Ana SayfaSANAYİ ÜRETİMİNDEKİ SOĞUMA VE YÜKSEK KURUN GECİKMELİ ETKİLERİ ENFLASYON BASKISINI HAFİFLETMEYE DEVAM ETTİ-OKFRAM----

SANAYİ ÜRETİMİNDEKİ SOĞUMA VE YÜKSEK KURUN GECİKMELİ ETKİLERİ ENFLASYON BASKISINI HAFİFLETMEYE DEVAM ETTİ-OKFRAM

05 Mart 2012 - 14:51 borsagundem.com

Okan Üniversitesi Finansal Riskleri Araştırma ve Uygulama
Merkezi'nin (OKFRAM) 5 Mart 2012 tarihinde açıklanan ?Tüketici
Fiyatları Endeksi?ne ilişkin raporu:
"TÜİK'in son açıkladığı enflasyon verilerine göre, Şubat ayında
TÜFE, bir önceki aya göre %0.56, bir önceki yılın aynı ayına göre ise
%10.43 oranında arttı. Aynı dönemde ÜFE, aylık bazda %-0.09 oranında
azalırken, yıllık bazda ise %9.15 artış gösterdi. Şubat ayında yıllık
TÜFE artış hızında yataylaşma belirginlik kazanırken, bunda giyim ve
ayakkabıda devam eden sezon indirimleri ile konut, haberleşme ve
ulaştırma fiyatlarındaki ılımlı seyrin etkili olduğu anlaşılmaktadır.
ÜFE'deki keskin yavaşlamada ise ağırlığı %71 olan imalat sanayi
fiyatlarının bir önceki aya göre değişmemesi etkili oldu. Sanayi
üretimindeki soğuma sinyalleri imalat sanayi fiyatlarındaki artışı
engelleyen en önemli unsur oldu. OVP'da 2012 yılı enflasyon hedefi
%5.2 olup, MB yıl sonu enflasyon oranının %6.5 düzeyinde
gerçekleşebileceğini belirtmiştir. AB borç krizinin çözümüne yönelik
alınan tedbirlerle risk iştahında gözlenen artış ani sermaye çıkışları
yaşanması olasılığı azaltmıştır. Bununla birlikte, büyüme endişelerine
karşı küresel ölçekte alınan genişleme kararları, MB'nin faiz
koridorunu daraltarak para politikasını bir miktar gevşetmesine imkan
sağlamıştır. Kur artışının gecikmeli etkileri ve Ocak ayında iç
talepte gözlenen yavaşlama enflasyonda kısa vadede iyileşme sağlasa
da, TL'nin değer kazanması ve genişlemeci politikalara bağlı olarak
orta vadede enflasyonist eğilimin artması beklenebilecektir. Enflasyon
üzerindeki en önemli risk unsurunun, enerji fiyatlarındaki arz yönlü
artışlar olduğu göze çarpmaktadır. Geçtiğimiz ay kapanan TÜFE-ÜFE
makası Şubat ayında TÜFE lehine 1.28 artığa geçti. TÜFE-ÜFE makası
Şubat ayı değeriyle son 5 yıllık ortalama olan 0.5'ün üzerine
geçmiştir. Makasın pozitif yönde açılması, maliyet baskısının
hafiflemesi anlamına gelmektedir.
TÜFE ve "Temel Enflasyon" Farkı Son Bir Yılın En Yükseğine
Yaklaştı.
TÜFE ile MB'nın para politikası kararlarında sıkça başvurduğu
temel enflasyon göstergelerinden I Endeksi arasındaki fark, 2011 yılı
Haziran ayındaki 3 puan seviyesinde tepe yapmasının ardından faiz
indirimi kararıyla gerilemeye başlamış, kur artışlarının tüketiciye
yansıtılmaya başlamasıyla Eylül ayında kapanmıştır. Ekim ayında alınan
parasal sıkılaştırma politikaları ve döviz müdahaleleri sonrasında
tekrar 2.5 puan seviyelerini aşan TÜFE I Endeksi farkı mevcut
seviyelerini Şubat ayında da korudu. Maliyet baskısındaki azalmayla
çekirdek enflasyonda yaşanan gerileme, enerji, gıda ve alkollü içecek
gibi ürün gruplarındaki fiyat artışlarına bağlı olarak henüz TÜFE'de
gözlenmemektedir. Çekirdek enflasyondaki gerileme eğiliminin devam
etmesi, para politikasında görece genişlemeci bir duruşu beraberinde
getirebilecektir.

TL, Yılbaşından Bu Yana %10 Değer Kazandı.

TCMB'nin büyümenin beraberinde getirdiği enflasyonist baskıların
hissedilmesiyle uyguladığı sıkı para politikası ve etkili doğrudan ve
dolaylı döviz satış ihaleleri sonrasında TL'nin özellikle dolar
karşısında %10'a yakın değer kazandığı gözlenmektedir. Döviz kurunda
yükselişin gecikmeli etkileriyle iç ve dış talebin dengelenmesi ve
dolayısıyla daha dengeli bir büyüme hızının yakalanmasıyla, enflasyon
oranlarında da iyileşme eğilimi gözlendi. Ancak, son aylarda yaşanan
TL'nin değer artışı, ithalatı destekleyeceğinden, gecikmeli etkilere
bağlı olarak enflasyonun tekrar yükselmesine neden olabilecektir. Bu
sebeple, MB'nin, kurlarla ilgili olarak, cari açığı da göz önüne
alarak TL'nin daha fazla değerlenmesine müsaade etmeyeceğini
düşünmekteyiz. TÜFE-çekirdek enflasyon farkının yüksek seviyede
kalması da değerli TL'nin bir sonucu olarak oluşmaktadır.

Seçilmiş Ülkeler Arasında En Yüksek Enflasyon Artışı Türkiye'de.

Son açıklanan enflasyon verileri dikkate alınarak, seçilmiş
ülkelerden bir önceki yılın aynı ayına göre en yüksek enflasyon artışı
6.28 puan ile Türkiye'de gerçekleşirken, ardından 2.88 puan ile Güney
Afrika ve 1.29 puan ile ABD gelmektedir. AB Bölgesinde ise 0.29
puanlık bir enflasyon artışı gözlenmekte olup, artış hızının resesyona
bağlı olarak yavaşladığı dikkat çekmektedir. Enflasyon hız kaybettiği
ülkeler puan bazında -5.40 ile Rusya, -0.40 ile Çin olmuştur.
Japonya'da ise 0.70 puanlık bir artış gözlenmiş olup, bunda Şubat
ayında gözlenen pozitif enflasyon etkili olmuştur. Küresel enflasyon
sorununa rağmen, büyümeye yönelik endişeler, küresel ölçekte merkez
bankalarının genişlemeci politika değişiklerine gitmesine neden
olmaktadır. Japonya, küçülme karşısında zorunlu karşılık oranlarını
düşürerek parasal genişlemeye gitmiştir. Çin'in büyüme hedefini aşağı
çekmesi, AB'de yaşanan resesyonun küresel boyuttaki etkisini ortaya
koymaktadır. FED ise 2014 yıl sonuna kadar düşük faiz ortamının devam
edeceğini çıklamıştı. Ancak, ABD'de enflasyon sorunu ve ılımlı büyüme
görünümü, genişlemeci politikaları tekrar gündeme getirebilir. Sonuç
olarak, yavaşlama endişesiyle alınan genişleme önlemleri enflasyonist
baskıları da beraberinde getirebilecektir. Son dönemde küresel ölçekte
uygulanan genişletici politikalar, aşağı yönlü riskleri hafifletse de,
2012 yılına ilişkin iyimser olmayan büyüme tahminleri, özellikle dış
talep üzerinde risk oluşturmaya devam edecektir. AB borç krizine
yönelik gelişmelere baktığımızda ECB'nin bankalara sağladığı
likiditenin şimdilik piyasaları rahatlattığı gözlenmektedir. AB borç
krizinin yönetimindeki temel çözüm adımlardan EFSF ve ESM'nin
birleştirilmesi düşüncesi (ki bu IMF'nin baskısına rağmen Almanya'nın
halen taraf olmadığı bir konu), mali sıkılaştırma politikaları ve
ECB'nin likidite enjeksiyonu gibi kriterlerden birinde bir aksaklık
olması, tekrar endişeleri artırarak piyasalarda risk düzeyini
artıracak parametreler olacaktır. S&P, Euro Bölgesi'ndeki
kırılganlıklara en hassas ülkenin Türkiye olduğunu açıklarken, hükümet
kanadından "sadece cari açığın dikkate alındığı, bütçe ve kamu
finansman dengelerindeki avantajlı konumun göz ardı edildiği" yönünde
eleştiriler gelmektedir. Bize göre milli hasıladaki paylar göz önüne
alınarak, cari açığın yapısal olarak aynı gruptaki bütçe açığı ve
rezervlerle birlikte değerlendirilmesi daha doğru bir yaklaşım
olacaktır.
Yılın son çeyreğinde uygulanan parasal sıkılaştırmanın etkisiyle
sanayi üretimde gözlenen soğuma, yüksek kurun gecikmeli etkileri,
sezon indirimleri ve azalan maliyet baskısı fiyatlar genel
düzeyindeki artış hızının yavaşlamasında etkili olmuştur. OKFRAM
olarak, kısa vadede ekonomide alınan soğuma sinyalleri ve azalan
maliyet baskısına bağlı olarak enflasyondaki yavaşlama eğiliminin bir
müddet daha sürmesini beklemekteyiz. Bunun yanı sıra, TL'nin tekrar
değer kazanması ve küresel genişleme politikalarına paralel olarak
MB'nin faiz koridorunu daraltarak sıkı politikalardan bir miktar
vazgeçmesi, orta vadede iç talebi ve dolayısıyla ithalatı
destekleyerek enflasyonist baskıyı artırabilecektir. Diğer yandan,
petrol arzına ilişkin sorunlar sebebiyle "petrol fiyatları"nda
gözlenebilecek olası artışların enflasyon hedefleri bakımından en
önemli riski oluşturduğu göz önünde bulundurulmalıdır."

Foreks Haber Merkezi ( [email protected] )
http://www.foreks.com
http://twitter.com/#!/ForeksTurkey